Kraliçe ve ülkesi adına uluslararası suç kartellerine karşı mücadele etmesi için görevlendirilen bir İngiliz MI6 ajanı. Bu tanım James Bond dışında yeni bir sinema karakterine daha uygun. Tabii ki kısa süre önce vizyona giren Atomic Blonde’dan bahsediyorum.
Lorraine Broughton isimli bir ajanı konu alan film aslında şu sıralar çokça tartışma konusu haline gelen kadın James Bond’un ta kendisi. Şu sıralar büyük tartışma konusu haline gelen Daniel Craig’den sonra gelecek olan Bond’un kadın olma tartışmaları sürerken bunun aslında ne kadar rahatsız edici bir tartışma olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Günümüzde cinsiyetçiliğin ne kadar büyük bir sorun olduğunu daha önceki yeni Doktor olan Jodie Whittaker’a yapılan sözlü saldırıları anlattığımız yazıda da bahsetmiştik. Yeni Doktor’un kadın olması cinsiyetçiliğe karşı verilen mücadelede ne kadar doğru bir kararsa gelecek James Bond’un kadın olması da bu mücadelede yapılabilecek en yanlış davranışlardan biridir. Burada hangi farktan bahsettiğimi yazıyı okuyan birçok kişinin anladığını düşünerek, buna rağmen net olmak adına meseleyi bir miktar açmak istiyorum.
Doctor Who bir bilim-kurgu yapımı ve daha önce Doktor’un mensup olduğu ırk olan Zaman Lordları’nın rejenerasyonları boyunca cinsiyet değişikliği yaşayabildiği dizide pek çok kez vurgulandı ve bu durum aslında ana karakterde yaşanmasa bile dizinin geleneğinde olan bir şey olduğu için şimdiye kadar hiç denenmemiş olması dahi bana mantıksız geliyordu. Jodie Whittaker’ın gelişi de bu anlamsız durumu ortadan kaldırdı.
James Bond’da ise bu durum farklı. Film serisinin geleneği buna uygun değil. Bond daima belli kalıplar içinde yer almış ve Bond kızları ve benzeri gelenekleriyle daha maskülen bir yapım olarak akıllara kazanmıştır.
Şimdi şu soruyu soranlar olacaktır. “Madem ki seksistliğe karşısın neden Kadın Bond’un maskülenliğini örnek göstererek bu tartışmaya karşı çıkıyorsun?”
Ben kadın erkek eşitliğini savunan biri olarak sırf reklam ve maddi kaygılarla yapılacak olan bir kadın Bond filmini bu eşitlik mücadelesine faydasından çok zararının olacağı inancındayım. Bu eşitliğin sağlanması ve korunması yönündeki adımların böyle göstermelik ve anlamsız şeyler yerine ciddi ve anlayışı değiştirecek adımlar olması gerektiğine inanıyorum. İşte bu noktada da çok güzel bir örnek olarak Atomic Blonde’u gösterebiliyorum.
Kadın James Bond gösterişini yapmanın da çok rahatsız edici seksist bir hareket olduğunu kanıtlamanın en güzel örneği Atomic Blonde filminin ta kendisidir. Film yapımcıları kadın bir James Bond seçerlerse sadece gişe gelirini arttırmak amaçlı bir reklamdan fazlasını düşünmemişlerdir. Oysa ki Atomic Blonde ya da benzeri bir film de en az James Bond ya da Jason Bourne gibi geleneksel olarak uzun yıllar sinemalarda seri olarak bizlere sunulursa işte o zaman “Evet sinemacılar seksizme karşı mücadele veriyor.” diye gönül rahatlığıyla düşünebilirim.
Alican Yenice yazdı.