Hollywood’un hedonist, çarpık ve karanlık yüzü, muazzam caz scorları ile ustaca yapılmış sıradışı bir Hollywood filmi.
3 saat 9 dakika uzunluğuyla biraz daha uzun olsa da daha fazla izleyebilseydim keşke dediğim BABYLON (Babil) filmi şimdi beyaz perdede. Umarım extended edition çıkar yakında. Ne çok övdün bu kadar dediğinizi duyar gibiyim. O halde hemen filme geçelim, tabi önce künyeden bahsedelim hızlıca.
Yönetmen ve senarist koltuğunda Whiplash ve La La Land filmlerinden tanıdığımız genç isim Damien Chazelle oturuyor. Başrollerinde Margot Robbie, Diego Calva ve Brad Pitt‘i izliyoruz. Ayrıca yapımcılar arasında yer alan Tobey Maguire‘ın da yardımcı rol olarak filme değer kattığını ekleyelim.
1926 yılı, Hollywood.. Sinemanın altın çağı olan yıllar bu kadar iyi anlatılabilirdi.
Film 1920’lerin Hollywood’unda sessiz sinema döneminden sesli sinemaya doğru geçişin zamanlarında sinema sektörünü, bu sektörün ne kadar ikiyüzlü olduğunu ve ne kadar acımasız olduğunu karakterler üzerinden bize gösteriyor. Caz compose’ların eşliğinde ihtişamlı parti sahnelerinden dram yüklü final sahnelerine kadar film belirli bir tempoyla bizi odaklamak istediği yerde tutmayı başarıyor ve çizgiden çıkmıyor.
Besteci Justin Hurwitz 3 yıl boyunca Babylon üzerinde çalıştı.
“Babylon”, Hurwitz’in Chazelle ile beşinci filmidir ve birçok yönden şimdiye kadarki en iddialı filmleridir. Hurwitz bu film için “Dünyada yapmak istediğim son şey 1920’lerin cazını yazmaktı” diyor ve ekliyor;
Chazelle gerçekten bir dünya inşa ediyordu, yeraltı müziğiyle dolu bu vahşi, dengesiz, hedonist dünya ve 1920’lerin müziği olarak düşündüğümüz şeyin sınırlarını gerçekten zorlayacak şeyler yapabileceğimizi fark ettim ve müzik filmde kritik bir rol oynuyor.
Filmde 2 saatten fazla orjinal müzik var ve çoğu score.
20’lerin geleneksel cazının “ilginç” sesi, Chazelle’in ahlaksız, her şeye giden bir Hollywood’un çılgın ateş hayali için işe yaramazdı diye düşündüler. Böylece Hurwitz, filmin aktardığı pervasız terk etme enerjisine ve duygusuna uyacak şekilde modern house, EDM ve dans müziğiyle birlikte rock ‘n’ roll rifflerinden ilham aldı.
Hurwitz, “Filmdeki caz gruplarının seslendirdiği parçalar için, zamanın bir caz grubunun kadrosunu aşağı yukarı kullanıyoruz, ancak müzik çok daha agresif ve in-your-face” diye açıklıyor. “Bekleyen trompetler, çığlık atan saksafonlar, atal ile sınırlanan şeyler. Vuruş tekme davulu ve dans hi-hats, 20’lerin müziğinde kesinlikle duymadığımız bir şey.”
Hurwitz, “Müziği storyboard’lara genişletiyordum, kesiyordum, yapılandırıyordum, ancak Damien da storyboard’u müziğe yapılandırıyordu” diyor. “Damien ile çalışmanın çok sevdiğim şeylerden biri de bu: Müziğin bütünlüğüne saygı duyuyor. Bu yüzden resmi olması gerektiğini hissettiğimden birkaç saniye kısaysa, ideal olarak bir melodinin çözülmesine izin vermek için, çözülmesine izin veren çekimi bulmaya çalışacaktır.”
12 parçalı caz grubunda, “Babylon”a gıcırtılı, ciyaklayan bariton saksafonlardan duygusal trompet sololarına kadar benzersiz bir ses vermek için ABD ve Avrupa’nın dört bir yanından solistler yer aldı. Bunlar daha sonra Afrika ve Latin perküsyon katmanlarıyla abartıldı.
Damien Chazelle ve Analog Filmli Kameralar
Bu adam tam bir sinema aşığı. Evet. Nolan gibi bazı yönetmenler analog kamera ile film çekmeyi tercih ediyorlar. Chazelle de onlardan biri. Tahminimce Arriflex 435 35 mm ile çekmiş. Filmli kameraların kesme, kurgulama gibi birçok işlemde dijitale göre çok daha zor olduğunu söylemek gerekiyor. Çektiği filmlere gerçekten değer verdiği ve uzun yıllar sonra bile izlenebilecek bir kalitede olabilmesi için çok emek verdiğini düşünmüş olacak ki ona göre hareket ediyor. Son zamanlarda gerçekten favori yönetmenim. Oscar’a kesinlikle en iyi yönetmen kategorisinde aday gösterilmeliydi. Benim gözümde 12 dalda aday 8 dalda ödüllük bir film.
Veda vakti
Margot Robbie, Diego Calva ve Brad Pitt’in oyunculuk performansları gerçekten etkileyiciydi. Final sahnesinde Frank Sinatra‘nın yer aldığı Singing in the Rain filminin en ünlü sahnesiyle bitirdiği an ise gözler yaş. Film hala gösterimdeyken sinemada izleyin mutlaka. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sinemayla kalın.
Musa Öztep