3 Temmuz 2024

Eksik Bir Şey Mi Var? Evet Var… “Doctor Strange Değerlendirmesi”

Ben yeni başlamış olduğum sinema yazılarına rağmen çoğunuz kadar hardcore bir sinema izleyeni değilim. Her şeyi ya da çok şey izlemeyi, çoğu eleştirmen ya da sinema bilgini kadar sevmiyorum. Üniversiteden bir sinema eğitimim olduğu doğrudur ve daima bana bu diyeceklerimin aksi öğretildi ancak ben, iyi bir sinema izleyicisi olmak için az şeyi gurme edasıyla izlemek gerektiğine inanıyorum. Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da bazı önemli filmleri kaçırdım ve hala izlemedim. Bunlar size alakasız gibi gelebilir hatta yazdıklarıma saygınızı da azaltabilir fakat burada anlatmak istediğim, filmi değerlendirirken önemli olanın bakış açısı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden her yazıma kısa bir günlük de ekleyerek beni tanımanızı ve her yeni yazımı okuduğunuzda anlattıklarımı daha da benimseyebilmenizi sağlamaya çalışıyorum. Bu yüzden yazacağım filmleri izledikten hemen sonra farklı yayın organlarında film eleştirilerini takip edip ondan sonra ben daha farklı neler söyleyebilirim diye düşünerek bir şeyler yazmaya çalışıyorum.

Doctor Strange’e gelince. Her zaman dediğim gibi bu yazıda da spoiler verme ya da vermeme konusunda bir çaba göstermeyeceğimi, filmin tadını kaçırmasam bile bazı tespitlerimi aktarmaya çalışırken örnekler gösterebileceğimi hatırlatmak isterim.

Öncelikle filmin akışından bahsetmek istiyorum. Sanırım burada yönetmen ve senaristten önce yapımcılara kızmam gerekiyor. Çünkü filmin anlatım konusunda karanlıkta kalan bir kısmı olmasa bile aceleyle hiç bir şeyi tam anlatamadığını ve benim gibi karakteri az çok tanımayanlara her şeyi yeterince aktaramadığını düşünüyorum. Fakat filmin büyük bir hataya düşmediği halde bunu becerememiş olması bana biraz sonra sadece öveceğim görselliklere harcanan paranın filmin süresine ve hikayesine olan etkisinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

Ne Stephen Strange’in büyü ile tanışmadan önceki ve sonraki karakter değişimini tam hissedebiliyoruz, ne de filmin genel hikayesinin başlangıcından sonuna olan rakım farkını tam olarak anlayabiliyoruz. Sanki herkes başına geleceklere son derece hazırlıklıymış gibi. Yaşanan her şeyi görmek mümkün ama sanki evcilik oynayan çocukların “şimdi sen şöyle ol” diye birbirlerine verdikleri emirler cereyan ediyor ve her şey filmin hikayesinin gitmesi gereken yöne gidiveriyor. Daha net örneklendirmem gerekirse hızlı bir hayat yaşayan dahi doktorun geçirdiği kazaya kadarki yaşamı sadece Marvel evrenindeki onlarca Tony Stark’tan sadece biri imajından öteye geçirilemedi. Kazanın ardından yaşadığı buhranın sevgilisi olacağının anlaşılması karakteri tanımayanlar için bile 0.5 saniye süren Christine ile kavga ettirilerek ve minicik bir kaç sahneyle daha gösterildiği zannediliyorsa çok yazık. Üstelik Strange’in bu büyülü yolculuğa çıktığı Kamar-Taj’ı duyma şekli de belki çok hızlı yaşandığı için çok altı doldurulamayan tesadüf hissi uyandıran bir hikaye olmuş.

Bunlarla birlikte Strange’in ekstra yeteneğinin izleyiciye yeterince kanıtlanmayışı, Ancient One’ın kötü tarafına ikna edilemeyişimiz fakat kendisinin en yakınındaki iyilik timsali Strange’in eğitime alınma sebebi Mordo’nun ışık hızıyla Dünya’nın en kötü adamlarından birine dönüşmesi,(sonradan öğrendim ki çizgi romanda kendisi önceden de Strange’i kıskanan biriymiş) Strange’in daha büyü işini yeni çözdüğü bir dönemde en önemli yerlerden birinin emanet edildiği bekçiyi saniyeler içinde yok eden Kacilius’un çetesini tek başına yine şansının da yardımıyla alt etmeyi başarabilmiş olması v.s. v.s. Filmin en doyurucu anı ise ne mutlu ki finali. Strange’in neden bu filmin baş karakteri olduğunu gösterdiği, zekasını çok iyi kullandığı bir finalle film kotarılmış. Ben böyle bir final görmedim dedirtmese bile fevkalade olduğunu söyleyebilirim.

Film güzel. Film baya bi güzel. Görsel efektler almış gitmiş. Paralel boyutlar ve evrenler izleyiciye mükemmel görsellik ve anlaşılırlıkla sunulmuş. Bunun yanında Marvel evrenine de yepyeni ve bambaşka bir heyecan katılmış. Müzik seçimleri de harika. Hatta o amaçla orada olmasa bile beni Friends’in güzel bölümlerinden birine yolculuğa çıkaran bir eser de filmde kullanılmış. Bu arada title kısmını okuyanlar filmin yeni boyutlara geçen bölümlerdeki ses başarısının Lucasfilm’in alt yapılarından biri olan Skywalker Sound’un yardımıyla olduğunu görüp, başarının tesadüf olmadığını farkedeceklerdir. Görsellik açısından yapabileceğim tek küçük eleştri “o kadar para verdik şu görselleri yaptık tekrar tekrar gösterelim insanların gözüne sokalım” denilen yerler olmamış değil.

Bir başka sözetmem gereken konu ise tipik Marvel cıvıklığının bu sefer sempati sınırlarını zorlamış olması. Hala baymadı ancak ilk kez filmin ciddi havasını güzel dağıtan espriler yerine gaza geldiğim anların tatlarını kaçıran, öfff dedirten anlar oldu. Yine de kahkaha atmaya hazır olun. Bu arada farketmeyenler olmuş filmin Civil War’un ardından geçtiğini gösteren güzel bir mesaj içerdiğini, filmde nerede gördüğümü bile hatırlamasamda Sol Rama isimli rolü Ankara doğumlu ve bir çok Hollywood yapımında yer almış Ümit Ülgen’in canlandırdığını eklemek istiyorum.

Sözlerimi toparlamak gerekirse filme gittiğinizde keyif alacağınızı rahatlıkla söylemek isterim. O görsel seyir bile filmi sinemada izlemek için yeterli bir sebep. Üstelik kesinlikle ve kesinlikle Benedict Cumberbatch, sinema dünyasında Doctor Strange olabilecek yegane oyuncu. Senaryoyu ise gömdüğüme bakmayın o kadar güzel görsellerin içinde vasat kalmasından dolayı yaşadığım hayal kırıklığı yüzünden. Ah Imax’de izlemek vardı…

Alican Yenice yazdı

@alicanyenicema

Vinkmag ad

Read Previous

Güzel Bir Geceyi Berbat Ettiniz “The Girl on the Train Değerlendirmesi”

Read Next

Oh Be Star Wars Varmış! “Rogue One: A Star Wars Story Değerlendirmesi”

Most Popular