25 Kasım 2025

Yüksel Aksu ve Akın Aksu “10. Kısa’dan Hisse Kısa Film Festivali”nde Sinemaseverlerle Buluştu

Genç Öncüler Gençlik, Spor ve Eğitim Derneği tarafından düzenlenen “10. Kısa’dan Hisse Kısa Film Festivali” kapsamında yapılan masterclass, söyleşi ve paneller sinemaseverlerle buluşuyor.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri ve Türk Telekom Tivibu ana sponsorluğunda Genç Öncüler Gençlik, Spor ve Eğitim Derneği tarafından düzenlenen “10. Kısa’dan Hisse Kısa Film Festivali” devam ediyor. Türk sinemasına nitelikli sanatçılar kazandırmak, sinema sanatının çekirdeğini teşkil eden kısa filmin üretimini teşvik etmek amacıyla düzenlenen festival, 30 Kasım’a kadar kısa film gösterimlerine ve alanında usta isimleri gençlerle buluşturan etkinliklere ev sahipliği yapacak.

Festival kapsamında gerçekleşen “Yönetmenlik” ustalık sınıfına, yönetmen ve senarist Yüksel Aksu konuk oldu., Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yeşilçam Sineması’nda gerçekleşen masterclass programında sinema hayatından bahsederek Türk sinemasının bugünkü durumuna dair görüşlerini katılımcılarla paylaştı.

Yüksel Aksu: “Son yıllarda birileri sinema ağlamayı ve gülmeyi bir tür günah kabul ediyor”

Yüksel Aksu, “Dondurmam Gaymak”dan son filmi “Bak Postacı Geliyor”a kadar yaptığı tüm işlerde sinemanın dinamik yapısına, oyun yönetimine, oyunculuğa ve özgün konulara dikkat ederek, endüstrinin alışa geldiği kodlar dışında, şaşırtıcı tekstlere sahip yapımlara imza attığını söyledi. “Babam ve Oğlum”un çok iyi bir film olduğunu ve gişede de başarı yakaladığını belirten Yüksel Aksu, “Nefes: Vatan Sağolsun”, “Beynelmilel” ve “Takva” filmlerinin yanı sıra “Gurbet Kuşları”, “Susuz Yaz”, “Umut”, “Baba”, “Kara Çarşaflı Gelin”, “Umutsuzlar” ve “Hudutların Kanunu”nun arasında olduğu roman tadında olan birçok filmi başarılı bulduğunu ifade etti.

Yüksel Aksu, bir seyircinin bir filmi izledikten sonra o filmden bir roman okumuş gibi çıkması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

“Yılmaz Güney’in ‘Yol’ filmini izlediğini zaman, o filmden Türkiye ve genel olarak insanlığın dramına dair bir sosyoloji kitabı okumuş gibi çıkarsın. Ama son yıllarda birileri, sinema ağlamayı ve gülmeyi bir tür günah kabul ediyor. Bir filmde insanları ağlatıp, güldürüyorsan maharet orada. Film, insanları güldürür, ağlatır, düşündürür, eğlendirir bir sürü şey yapar. Dolayısıyla bunu Hollywood’un bile terk ettiği bir dönemdeyiz. Avrupa, İtalya, Fransa sinemasında da böyle bir şeyin gitmiş olması hicap verici.”

Aksu: “Bazen yönetmenlik, neyi yönetmeyeceğini bilme sanatıdır”

Yönetmenliğin zanaat ve sanat olarak iki türde olduğu yorumunu yapan Yüksel Aksu, “Bazen yönetmenlik, neyi terk edebileceğini bilme sanatıdır ya da neyi yönetmeyeceğini bilme sanatıdır.” dedi. Aksu, Türkiye’de author sinemasıyla, yönetmen sinemasının karıştırıldığına dikkati çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Authos ve yönetmen sineması arasında nüanslar var. Mesela Stanley Kubrick, authorun kralıdır. ‘Otomatik Portakal’, ‘Gözleri Tamamen Kapalı’ eserleri… Yani Kubrick’in yaptığı filmlerin hiçbirinin senaryosu kendisine ait değil. Anthony Burgess’in romanlarını alır, senaristlerle yazar ve bir yerlerinden de dokunur. Mesela Necati Cumalı’nın eseri ‘Susuz Yaz’, Metin Erksan’ın kendi öyküsü mü? Değil ve ‘Susuz Yaz’ da bir author filmi.”

Son dönemde Türk sinemasının biçimsizlik ve içerik sorunu olduğunu söyleyen Yüksel Aksu, “Benim gözlemime göre yaklaşık 30 yıldır, Türk sinemasında çok ciddi bir içerik inşaatı sorunu var. Türk sinemasının nabzının son atışları. Toparlayamazsa maalesef 1990’lara geri dönecek. Belki de ilelebet seyirci, sinema yok olacak. Avrupa sinemasının başına gelenler, bizim de başımıza gelecek.” diye konuştu.

Akın Aksu: “Bir hikayede onu anlatma isteği ve samimiyet önemli”

Yazar, senarist ve oyuncu Akın Aksu ise “Senaryo Yazmak” başlıklı söyleşide, senaryolarını genelde karakterler üzerinden değil, bir tema üzerinden kurguladığını belirterek, “Yani seçtiğim konuyu anlatmaya değer kılan, beni etkileyen taraf nedir? Çelişki nerededir? Kendime karşı burada samimi miyim? Bu soruları düşünüyorum. Samimiyet gerçekten önemlidir. Bir işte samimiyet olmayınca olmuyor. Gerçekten bir hikayede onu anlatma isteği ve daha önce anlatılmışlar arasından farklı önemli.” görüşlerini paylaştı.

Aksu, yazma eyleminin bir tutku olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

“Yazmak çok netameli bir iş. Oturup, yazarsınız ama bir yandan tutku gerekiyor. Bir yandan da o tutku arttığı zaman budalalık sınırına dayanır. Benim yazdığım şeylere karşı sürekli sevgi ve nefret ilişkisi var. Bir anlatı geliştiriyorum. Tabii yazmanın çok da anlamlı bir şey olduğunu düşünmüyorum yazmanın.”

Bir senaryo yazarken “neden” sorusunu sormanın önemli olduğundan bahseden Akın Aksu, “Senaryoyu yazmadan önce hikayede bir sıralama yapmanız gerekiyor. Doğrudan oturup yazmak mantıklı bir değil. O yüzden sürekli plan, plan, plan… Sonra planları sıraya geliştirmek gerekiyor. Notlar almak, kendimize sinopsisler yazmakla bu iş gelişiyor.” dedi.

Aksu: “Senaryoda diyalogları yazarken kendi içimdeki seslerle ilerliyorum”

Akın Aksu, senaryolarında hayattan ziyade hayallerinden daha çok beslendiğini dile getirerek, “Senaryoda diyalogları yazarken kendi içimdeki seslerle ilerliyorum. Tabii herkesin kendine göre diyalogları yazma yolu vardır. Senaryo yazımında ‘dışarıdanlık’ da önemli. İçeriden görüp yazmak zordur. Ancak dışarıdan bakarak bir şeyler yazılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Kısa filmlere dair de Aksu, “Kısa filmi bir basamak olarak görmüyorum. Kısa metrajın yapısını bir öyküye benzetiyor ve özgür bir olarak tanımlıyorum.” ifadesini kullandı.

Vinkmag ad

Read Previous

Cem Yılmaz, Yeni Zootropolis Filmini ve Karakteri Nick Wilde’ı Anlattı

Read Next

Dünya Sinemasının İki Ustasına Onur Ödülü

Most Popular